Çivril Tokalı Kanyonu – Denizli

Çivril Tokalı Kanyonu, 20 kilometreliklik alana uzanmaktadır. 1600 metre rakımlı kanyon Çivril’in Gümüşsu (Homa) Beldesi’nin 900 metre rakımlı yerleşiminde sona ermektedir. Kanyonun 1200 metre uzunluğundaki kısmı bıçakla kesilmişçesine yüksekliği yer yer 200 metreyi bulan kaya kütlelerinden oluşmaktadır. En geniş yeri 4 metre en dar yeri ise 1,5 metre aralıktaki bu kayaların arasından akan derenin oluşturduğu Akdağ Kanyonu ancak 7-8 saatte geçilebilmektedir.

Kocayayla çevresinden kaynaklanan sular bir araya gelerek Akçay’ı, Akdağ’ın Çivril yamaçlarındaki kaynaklardan gelen sular Karanlıkdere’yi oluşturmaktadır. Bu iki derenin birleştiği noktadan itibaren kanyon başlamak üzere bir vadide ilerleyen dere takip edilerek keyifli bir yürüyüşle kanyonun girişine ulaşılır. Kanyon girişine yaklaştıkça sarplaşan kayalar ve kartal yuvaları insanları bir bambaşka dünyaya götürmektedir. Göbet adı verilen ve küçük bir gölcükten itibaren kayalar arasındaki dere yatağının en geniş yeri 4 metre civarındadır. Buna karşılık yan taraflarda bıçakla kesilmiş gibi yükselen 200 metreyi bulan yükseltileri manzaranın azametini anlatmak için yeterlidir. Bu bölgeden itibaren güneşi görmek derenin çizdiği mendereslere bağlıdır.

Kanyonun bazı yerlerinde yürüyerek, kimi yerinde tırmanarak, bazen de 1,5 metreyi geçen serin sulardan yüzerek geçilebilir. Kanyonun 1,5 metre genişliğindeki en dar yerinde gökyüzü görünmez olur. Çünkü 25 metre yükseklikte büyük bir kaya kütlesi yukarıdan düşerek kanyon arasına sıkışıp kalmıştır. Burada yapılacak en zor şey ise 25 metre yükseklikte yer alan bu kayanın altından yüzerek geçmektir. Bu dar geçitten sonra kayaların yükselişi yavaş yavaş azalır ve sonunda geniş vadilere dönüşerek Çivril Ovası’na ulaşılır. Dere yatağından yamaçlara tırmanıldığında ise Işıklı Gölü ve Gümüşsu (kasabası) Mahalesi görülür. Ve kanyon çıkışından sonra 2 saatlik bir yürüyüşle Gümüşsu’ya varılır.

Çivril Tokalı Kanyonu Efsanesi

Yöre halkı kanyonu “geçilemez” bildiği için geçmeye pek yanaşmamışlar. Onlara göre buradan hayvan bile geçemez. Tabii durum böyle olunca halk arasında şu rivayet söylenir olmuş. Kanyonun en dar ve geçit vermez yerinde altın tokalı bir kapının ardında Romalılar Dönemi’nde altın saklanıyormuş. Altının miktarı kimine göre 30, kimine göre ise 40 ton imiş. Ama tepeden otomobil büyüklüğünde bir kaya düşüp, altın tokalı kapıyı kapatmış.

Kimse kanyona giremediği için definenin varlığı ya da yokluğu konusunda kimse bir şey söyleyemezken, altının miktarı her geçen gün artıyormuş. İşte geçilemez bilinen bu kanyon 7 Kasım 1993’de 10 kişilik bir ekip tarafından ilk kez geçilmiştir.

Kaynak: Denizli İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü