Atatürk'ün Ölümü

Performans

Çalışkan Üye
Üye
Katılım
26 Ocak 2007
Mesajlar
523
Puanları
63
Konum
TÜRKİYE
ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ
Atatürk’ün sağlığı, 1937 yılından itibaren bozulmaya başladı. Atatürk, karaciğerindeki rahatsızlığın teşhis edilmesine rağmen yoğun bir tempoyla çalışmaya devam etti. Dinlenmesi gerekirken 1938 yılı Mayıs ayında Hatay davasına destek vermek için, Mersin’e gitti. Bu gezi Atatürk’ün hastalığının artmasına sebep oldu. İstanbul’a döndükten sonra da hastalığı giderek şiddetlendi. Atatürk vasiyetini yazarak kendisine ait İş Bankası hisselerinin gelirinden Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumuna pay tahsis etmiştir.
8 Kasım günü derin bir komaya giren Atatürk, 10 Kasım 1938 Perşembe günü sabah 09.05’te Dolmabahçe Sarayı’nda hayata gözlerini yumdu.
Atatürk’ün naaşı 20 Kasım’da Ankara’ya getirildi. Ertesi gün yapılan törenin ardından Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrine kondu.
Atatürk’ün vefatından sonra, onun ölümsüz kişiliğine yaraşır bir anıtkabir yapılması kararlaştırıldı. Anıtkabir’in yeri için Ankara’nın her tarafından görülebilen Rasattepe bölgesi belirlendi. Türk milletine gömüleceği yer konusunda bir vasiyette bulunmayan Atatürk’ün yıllar önce Rasattepe için söylediği “Bu tepe ne güzel bir anıt yeri” sözü bu seçimde etkili olmuştur.
Anıtkabir’in inşası için 1941 yılında uluslararası bir proje yarışması açıldı. Yarışmaya 49 proje katıldı ve bunlar arasından Emin Onat ile Orhan Arda’nın ortak projesinin uygulanmasına karar verildi.
1944 yılında yapımına başlanan Anıtkabir 1953 yılında tamamlandı. 10 Kasım 1953 tarihinde, Atatürk’ün naaşı, geçici kabri olan Etnografya Müzesi’nden törenle alınarak ebedi istirahatgahı Anıtkabir’e defnedildi.
 

Performans

Çalışkan Üye
Üye
Katılım
26 Ocak 2007
Mesajlar
523
Puanları
63
Konum
TÜRKİYE
Atatürk'ün Ölümü

ATATÜRK'ÜN ÖLÜMÜNÜN, YURTİÇİ VE YURT DIŞINDAKİ YANKILARI
Son Günleri ve Ölümü
 Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk, hayatı boyunca milletine her alanda hizmet etti. Milletin huzuru, güveni ve mutluluğu için çalıştı.
 Atatürk'ün hastalığı ile ilgili ilk şikâyetleri 1937 yılında başladı. Fakat doktorlar bu hastalığın teşhisini uzun bir süre koyamadılar. 1938 yılında Yalova Kaplıcalarına dinlenmek için gittiğinde kaplıcadaki doktor, Atatürk'ün hastalığının siroz olduğunu belirledi.
 Hastalığın teşhisi geciktiği için hastalığın ilerlemesi engellenemedi. Buna rağmen Atatürk'ün hastalığı Türk milletinden ve dünyadan gizlendi. Çünkü, Hatay'ın ana vatana katılması çalışmaları devam ederken Atatürk'ün hastalığının duyulması, Türkiye için olumsuz bir gelişme olurdu.
 Atatürk, ömrünün son yıllarında yoğun olarak Hatay sorunu ile ilgilendi.
 Hataylılara yalnız olmadıklarını bildirmek ve Türk devletinin gücünü diğer ülkelere göstermek isteyen Atatürk, 1938 yılında Mersin ve Adana gezilerine çıktı. Bu gezilerde ordunun tatbikatlarını ve geçit törenlerini hasta olmasına rağmen ilgi ile izledi.
 Geziden sonra Ankara'ya döndü. Hem tedavi olmak hem de dinlenmek için İstanbul'a gitti. Doktorlar onun sağlığına kavuşması için yoğun bir çaba harcadılar.
 İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı yerine Savarona yatında kalmayı tercih etti. Atatürk doktorların dinlenmesi yolundaki ısrarlarına rağmen ülke işleriyle ilgilenmeye devam etti.
 Hastalığın iyice ilerlemesi üzerine Dolmabahçe Sarayı'nda dinlenmeye alındı. Atatürk 2 Eylül 1938 tarihinde hasta yatağında yatarken Hatay'ın bağımsız bir devlet olduğu haberini alınca buna çok sevindi.
 Atatürk'ün hastalığı ciddiyetini korumaya devam ediyordu. Kendisini iyi hissettiği bir gün noter çağırarak vasiyetnamesini hazırlattı.
 Atatürk vasiyetnamesinde, malvarlığının büyük bir bölümünü kendisi tarafından kurulan Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumuna bağışladı.
 Atatürk, cumhuriyetin ilanının on beşinci yıl dönümünü hasta yatağında geçirdi. Çok arzu ettiği hâlde, Ankara'ya gidip cumhuriyet törenlerine katıla¬madı (29 Ekim 1938). Türk ordusuna gönderdiği me¬saj, dönemin başbakanı Celal Bayar tarafından okun¬du. Bu mesajda, Türk ordusuna Kurtuluş Savaşı'nda gösterdiği kahramanlıktan dolayı teşekkür etti.
 Ayrıca Türk milletini ve cumhuriyeti, modern silahlarla donanmış Türk ordusuna emanet ediyordu.
 1 Kasım 1938'de cumhurbaşkanı tarafından yapılması gelenek hâline gelen TBMM'nin yeni yılı açılış konuşmasını, Atatürk'ün yerine yine başbakan yaptı.
 Atatürk'ün hastalığı, kasım ayının ilk haftasından itibaren normal seyrinden çıkarak şiddetlendi.Nihayet korkulan an geldi ve Mustafa Kemal Atatürk 10 Kasım 1938 perşembe günü saat dokuzu beş geçe öldü.
 Kara haber, memleketin her köşesini derin bir yasa boğdu. Ayrıca dünyada geniş bir yankı uyandırdı.
 Bu büyük üzüntüye rağmen, devlet iş!erinde herhangi bir aksamaya meydan vermemek en yakın silah arkadaşı İsmet İnönü, cumhurbaşkanı seçildi (11 Kasım 1938).
 16 Kasım günü, Atatürk'ün Türk bayrağına sarılı tabutu, Dolmabahçe Sarayı'nın tören salonunda katafalka konularak ziyarete açıldı.
 Üç gün üç gece, gözü yaşlı insan seli ona duyduğu saygı, minnet ve bağlılığı ifade etmeye çalıştı.
 19 Kasım günü Prof. Şerafettin Yaltkaya tarafından cenaze namazı kıldırıldı. Daha sonra naaşı Yavuz Zırhlısı'na konuldu. Türk donanması ve yabancı gemilerin eşliğinde İzmit'e getirildi. Buradan Ankara’ya gönderildi.
 20 Kasım'da Ankara'ya getirilen cenazeyi binlerce insan gözyaşları içinde karşıladı. Naaşı TBMM’de bir katafalka konuldu. Ertesi gün yapılan devlet törenine binlerce vatandaşımızın yanı sıra, birçok sayıda yabancı devlet temsilcisi katıldı.Törenden sonra Atatürk'ün naaşı Etnografya Müzesinde hazırlanan geçici kabre konuldu.
 Atatürk'ün naaşı 10 Kasım 1953’te Anıtkabir’e nakledildi.
 
Üst